İnternet sitemizde paylaşılan Yargıtay Kararları tamamen bilgilendirme amaçlı olup, kararların doğruluğu yargitay.gov.tr adresinden teyit edilmeden kullanılan kararlardan doğabilecek zararlar için ES Hukuk Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir.

TAM EHLİYETLİ GİBİ DAVRANARAK MENFAAT ELDE EDEN KISITLI BİR BİREYİN KENDİ BORCUNUN İFASI SIRASINDA EHLİYETSİZLİĞİNİ ÖNE SÜRMESİ HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR.

20.11.2023 562

3. Hukuk Dairesi 2022/8507 E. , 2023/1307 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2051 E., 2022/2110 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 1. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2021/538 E., 2022/388 K.
Taraflar arasındaki emekli maaşı üzerindeki blokenin kaldırılması ve muvafakatnamenin geçersizliğinintespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine kararverilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastanreddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı vediğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne kararverildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenipgereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesine ek olarak "ek taahhütname" başlıklı sözleşme ile,kredi taksidinin davalının emekli maaş hesabından çekilmesi yönünde taahhüdünün alındığını ve kreditaksitlerinin emekli maaşından çekildiğini, 5510 sayılı Kanun'a göre emekli maaşının haczedilemeyeceğinive haczedilebileceğine ilişkin önceden yapılan anlaşmaların geçersiz olduğunu ileri sürerek; emekli maaşıüzerindeki blokenin kaldırılmasına ve muvafakatnamenin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi talepetmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının imzaladığı taahhütnametarihinin 05.05.2017 olduğu, davacının 17.09.2013 tarihinde kendi yaşamını kendisinin idameettiremeyeceğinden bahisle kısıtlandığı, taahhütname tarihinin kısıtlama kararından sonra olduğu, bilirkişiraporunda davacının emekli maaşını davalı bankadan almadığı, maaşını Posta ve Telgraf Teşkilatı AnonimŞirketi’nden (PTT) aldığı, emekli maaşının tamamının davalı bankaya yatmadığı, maaşın tamamının davalıbanka tarafından blokeye alınmadığı, davacının davalı bankadan kullanmış olduğu krediler için toplam1.055,90 TL’nin PTT aracılığıyla davalı banka nezdinde bulunan hesabına talimatı doğrultusunda EFTyapıldığı, kredi ödemelerinin yapılan EFT’lerden tahsil edildiği hususunda görüş bildirildiği, bilirkişiraporunun dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusundabulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; emekli maaşından EFT yapılmak suretiyle kredi ödemesi yapılması yönünde talimatınbulunmadığını, emekli maaşına bloke konulmak sureti ile davalı bankaya EFT yapılacağına dair işlemindavalı banka ile PTT arasında gerçekleştirilen bir işlem olduğunu, 17.09.2013 tarihinden bu yana davacınınkısıtlı olduğunu, hukuki işlem /tasarruf ehliyeti bulunmadığını, imzaladığı her işlemin mutlak butlanlabaştan itibaren batıl olduğunu, yerel mahkemece bu hususun göz önünde bulundurulmadığını, Yargıtaykararları doğrultusunda da kısıtlıların kendilerini borç altına sokacağı tüm işlemlerin mutlak butlan ile batılolduğunu, Yargıtayın 3. Hukuk Dairesinin 2020/5849 E., 2021/5687 K. sayılı kararında ".. ayırt etme gücübulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların hukuki işlem yapabilme/fiil ehliyeti yoktur. Davranışlarının,eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü)bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile sözleşme yapma, senet düzenleme gibi hak kurabilme, borç(yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmaküzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz. Hukuki işlemleri ise Mutlak Butlanla batıl olup baştan itibaren yok hükmündedir." şeklinde belirtildiğini, PTT aracılığıyla aldığı emeklimaaşını eksik aldığını, bu hususun hiç araştırılmadığını, sadece emekli maaşının bu bankadan alınmadığıgerekçesi ortaya konularak inceleme yapılması ile eksik ve hatalı hüküm kurulduğunu ileri sürerek, kararınkaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı bankada davacının emeklimaaş hesabının bulunmaması ve bloke işleminin yapılmaması, bu aşamada sözleşmenin geçersizliğinin ilerisürülmesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair kararın usul, yasa vedosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığından davacının istinaf başvurusunun esastan reddinekarar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz istemindebulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde sunduğu nedenleri temyiz dilekçesinde tekrar ederek, kararınbozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tüketici kredi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle davacının maaş hesabına konulanblokenin kaldırılması ve maaşın haczedilebileceğine ilişkin önceden yapılan anlaşmaların geçersizolduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un 93 üncümaddesinde; "Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmetisunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları,devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklarile nafaka borçları dışında haczedilemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Yine İcra İflas Kanunu'nun 83üncü maddesinin a bendinde "Borçlunun, hacizden önceki bir dönemde haczi mümkün olmayan bir malveya hakkın haczedilebileceğine dair alacaklıyla yapmış olduğu anlaşma geçerli değildir." hükmüne karşın,28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un93 üncü maddesinin birinci maddesinde, "bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerinhaczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği"düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İcra İflas Kanunu'nun 83 üncü maddesinin a bendine göre dahaözel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasındaveya hacizden sonra 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerinhaczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya hacizişleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgiliolarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanıntarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başkateminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirlediklerihükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 15 inci maddesine göre “Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklıkalmak üzere ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz”. Görüldüğü gibi kuralolarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmamasıilkesidir. Buna göre “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymakzorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
3. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi çerçevesinde 15 inci maddesinin değerlendirilmesine geçmedenönce aynı Kanunun birinci maddesinin birinci fıkrası uyarınca anılan hükmün getirilmesindeki asıl gayeninne olduğunun açıklanmasında fayda görülmektedir. Kanun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleribatıl sayarken, bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yapmak, üçüncü kişilercesömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı, normal zekalı bir insanlaeşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesi hakkınkötüye kullanılması olacaktır ki Kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadıBirleştirme kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse, temyiz kudretini haiz olsa idi aynısurette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idi ise,ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
4. Tam ehliyetsizlere ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 15 inci maddesi hükmüne getirilen ikinci sınırlama 6098sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 65 inci maddesi hükmüdür. Belirtilen yasa hükmüne göre "Hakkaniyetgerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmengiderilmesine karar verir.” 6098 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinin 2 nci fıkrası yollamasıyla akteaykırılık hallerinde de uygulaması mümkün olan 6098 sayılı Kanun'un 65 inci maddesi uyarınca hakkaniyetgerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmengiderilmesine karar verebilecektir.
3. Değerlendirme
1. Somut olayda, sözleşmenin imzalandığı tarihte davacının kısıtlı olduğu, ülkemizde tam ehliyetli kişilerindahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredisinden yararlandığı, aldığı tüketici kredisinikullanmak suretiyle bir menfaat elde ettiği, davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibihareket edebilen davacının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkınkötüye kullanılmasının tipik bir örneğini oluşturmaktadır.
2.Davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken kredi sözleşmesini imzalamıştır.Taraflarca imzalanan sözleşmelerde davacının, davalı bankaya borcun ödenmemesi halinde PTT aracılığı ileödenen maaşından mahsup edip otomatik tahsile yetkili olduğuna ilişkin muvafakat verdiği açıktır.Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşmegereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi vesözleşmelere konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacısözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalayarak serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak krediborcu taksitlerinin PTT'den aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin sözkonusu hükmünün müzakere edilmediği söylenemez. Bankanın sözleşme hükümlerine göre yaptığı işleminsözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhinedengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarınauygun olarak ödemesi gerekeceğinden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygunbulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrasıuyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.